Dünya işlerine yön vermek ve insanlara hayat yolunda rehber olmak üzere Allah (c.c) katından dinler gelmiştir. Bu dinler sadece soyut inançlar edindirmek, ahlaka bir süs olmak, mihrab ve minberlerde ibadet yapılsın diye gelmemiştir. Alemlerin yegane Rabbi olan Allah tarafından gönderilen bütün dinler, insanları Allah'ın birliğine inanmaya çağırmak ve onları Allah'ın nizamına yöneltmek için gelmiştir.
Hz. Nuh' tan (a.s) bu yana ard arda gelen nebilerin hepside bu gaye için gelmiştir. Şeriatlarının ayrıntıları ayrı ayrı olmakla beraber, inanç esaslarında ve ulaşılacak gayede hep birdirler. O gayede insanı insana kul olmaktan kurtarıp Allah'a kul etmek, sahte İlahlık ve ibadet şekillerini ortadan kaldırıp, bu nitelikleri yalnızca yüce Allah'a özgü kılmaktır. Dinin bu yüce gayesi, yegane arzusu her türlü isteklerinin gerçekleştiği bir yaşam sürmek olan şeytan ve dostlarını rahatsız etmiştir. Çünkü dünyadaki sömürü çarklarını çevirenler sömürenler değil, bizzat sömürülenlerdir. Sahip oldukları herşeyi (mal, mülk, güç vs.) sömürüye , kula kulluğa borçlu olan şeytan ve dostları İlahi hükümlerin yaşanmaması için Allah tarafından gönderilen bütün dinlerle mücadele etmişler ve varını yoğunu bu uğurda harcamışlardır. Şeytan ve dostları bu mücadelelerinde o kadar ileri gitmişlerdir ki, Kur'an-ı Kerimde beyan edildiğine göre İlahi kitapların tahrif edilmesine kadar varmıştır.
Ancak Kur'an-ı Kerimde böyle bir tahrifat sözkonusu değildir. Kur'an-ı Kerimi sayfa ve satırlarda tahrif etmeye gücü yetmeyen şeytan ve dostları, zihin ve Kur'an-ı Kerime yaklaşımlarda tahrifat yaparak insanları istedikleri vadiye sürüklemişlerdir. Zihin ve yaklaşımlarda ki bu tahrifat sebebiyledir ki, müslümanlar Kur'an-ı Kerime insanlığın hayat kitabı olarak değil, mihrab nağmeleri ve mezar duaları gözüyle bakmaktadır. Müslümanların bu içler acısı durumunu vatan şairi Mehmet Akif ERSOY şu mısraları ile ne güzel ifade ediyor;
Ya açar bakarız Nazm-ı Celilin yaprağına, Ya üfler geçeriz bir ölünün toprağına
Bu babda ki kusurlarımızı idrak ederek asrımızın manevi yakıcılığı karşısında Kur'an-ın gölgesine sığınmamız ve o sonsuz kaynaktan azami derecede nasibimizi almaya çalışmamız gerekiyor.
Yorum Gönder Blogger Facebook